30.12.2008

snowwhite!


Snow White, bizim küçüklüğümüzden beri tanıdığımız sevdiğimiz saf ama güzel masal kahramanımız "Pamuk Prenses"in orijinal adı..
İngilizceyi ilk sökmeyi başladığım zamanlardan beri merak ederdim, Snow White yani KarBeyaza nasıl olur da "pamuk" yakıştırması yapılır diye.. Çünkü biz güneyliyiz ve oralara kar pek uğramaz ki bir kez ben ortaokuldayken uğradığında, hocası öğrencisi bahçeye koşup 2 mm kalınlığı geçmeyen karı toplayıp toplayıp birbirimize atmıştık. Ve oralarda "kar oynamaya gitmek" diye bir kavram vardır. Kar yağar Toroslara, çoluk çocuk alınır mangal malzemeleri buz kesmiş sert bir kar denizinin ortasında dona dona neşe(!) içerisinde sucuk ekmekler yapılır, eğlenilir. Yani bizim için kar sert bir şeydir öyle pek pamuklukla alakası yoktur.
Ki bu kar olayının aslını hazırlıktayken ancak 18 yaşımda keşfettim. Aslında kar yağdığında gayet yumuşak böyle pamuk parçası parçası yağarmış.:)) nereden bilelim ama değil mi?:) zaten ilk kar yağışını gördüğümde dikkatimi çeken başka bir şey de: yurtta tüm pencereler kapalıyken bir tek ben ve başka bir adanalı arkadaşım pencereden izliyorduk snow white'ı:)..
Bugün de öyle oldu..O kadar güzeldi ki her yer.İzlemeye doyamadık valla..Hem de böyle bir yılbaşı "Cingıl bells, cingıl bells!" ortamı da oluşmuş durumda her yerde..İstanbula çok yakışıyor kar! Bembeyaz o güzellik..
Hayat da böyle değil mi sevgili okuyucularım, en soğuk en korkutucu şeyler de bazen böyle bir yandan çok güzel olabiliyor..:))
(O değil de, bir de kar olayının kar tatili kısmını görsek güzel olacaktı, neyse!)

24.12.2008

ooodyofil!



ıssız adam'ı izlemeyen kalmadı sanırsam, rahat rahat yazabilirim artık yani:)film gerçekten güzeldi..ne kadar eleştiren de olsa böyle çok tanıdığım yerlerde böyle duygusal(evet ben de çok ağladım, itiraf ediyorum:) ) bir film çekilmesine ne kadar mutlu oldum!
filmle beraber gelen eski 45 lik modasına ne demeli! taksim boydan boya bu müzikle dolu! en alakasız mağazaların kapısında yaşlı amcalar "anlamazdın anlamazdın" melodisi eşliğinde gelen geçeni seyrediyorlar..Neyse bu şarkıların geri gelmesi gibi yüzlerce yazı var zaten.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise bir derste gördüğümüz "ses dosyalarını sıkıştırma" olayı. artık bilgisayarlarımızda her müzik dosyası mp3 ve bu orjinal dosyaların çookça sıkıştırılmış hali(%5'i abartmıyorum!).
Her şeyin her olayın bir anti grubu olduğu gibi bu "ses sıkıştırma" olayına pek sıcak bakmayan "audiophile"(Latincede sevmeyi duyuyorum gibi bir şeyler oluyor anlamı da- ama kaptınız siz olayı;) )ler hakkında konuşalım biraz.
Bizim ıssız adam da sanırsam bir audiophile. Eveet teşhis konulmuştur - kendisi yalnız ve ıssız değil sadece, aynı zamanda hasta:)
Ama bazen de hastalıklı gibi görünseler de onlara da hak vermemek elde değil. Gerçi biz bu plak devrinde piyasada yoktuk ama şöyle bir düşününce bizim çocukluğumuzun geçtiği doksanlara bakalım. Bizim zamanımızda kaset vardı ya..



Bir kasetin çıkması bir şarkıcının albümü ne kadar değerliydi bizler için. Kasetleri özenle alır, evimizin en güzel yerlerinde saklardık. Onların temizliği bazen dolanması ve bazı yerlerde takılması..Güzel şeylerdi bunlar unutulmaması gereken. Sağolsun Okan Bayülgen de geçenlerdeki Disko Kralı programıyla bize güzel bir nostalji yaşattı.
O zaman her şey ne kadar safsa kend halinde güzelse şu anda o kadar yapay ve hızlı tükettiğimiz ve hızlı yaşadığımız bir ortamdayız. Belki de mp3 çalarıma yüklediğim, bilgisayarımda GBlarca yer kaplayan şarkılar yerine ıssız adam şarkılarını defalarca dinlemem, sürekli o 90ların şarkılarını arayıp dinlemek istemem bundandır belki de.bir isyan:)..

22.12.2008

blog salgını!!



blog bir hastalık gibi yayılmakta! ben de onların reklamını yapma hastalığına yakalandım sanırsam. mastersandwichmaker da gelmiş artık herkes birbirini izliyor fln fln.. http://mastersandwichmaker.blogspot.com/ adresinde kendisi..afiyet olsun!!

benim bloga kardeş geldi:)))



çok sevdiğim değerli arkadaşım cnmm euphoricrush de blog sahibi olmuş..
http://euphoricrush.blogspot.com/ adresine de yerleşmiş..hayırlı olsun!! kendisi bir blog yazarında bulunması gereken derin dizi, film ve kitap bilgisine sahiptir..izlemeniz şiddetle tavsiye olunur..

21.11.2008

Life is life nanananana!!



Çoook ünlü Life dergisi fotoğraf arşivini Google'la yaptığı anlaşma sonucu herkese açmış. http://images.google.com/hosted/life adresinden ulaşılabiliyor ve "Andy Warhol" yazınca karşınıza çıkan sonuçlardan birinde bu fotoğraf var ki kendisi bayağı bir ilginç amcamızdır. Andy Warhol hakkında çok çok aşırı bir ilgim bilgim yoktur ama çalışmaları modern art dediğimiz konsepte giriyor ve günlük hayatta gördüüğümüz basit şeylere farklı açılardan yaklaşım diye de tanımlayabiliriz. Neyse bu kadar sanatsal cümle fazla bile:)

Andy Warhol hayatı boyunca değişik insanlardan ilham almış, bolca eleştirilmiş ama yine de günümüzde hala tutulan takip edilen bir insandır kendisi ki "Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak!" lafıyla özellikle bir kamera görünce türlü şebeklikten kaçınmayan ve "kameralara oynama" olarak tabir ettiğimiz türlü kamerayı kesmeler, göz kırpmalar olayına giren insanlardan biri olarak o onbeş dakika sınırını çoktan aştığımı düşünmekteyim:)

Andycimin bu güzel lafının dışında birkaç benim çok sevdiğim ve duvarıma(Facebook duvarı ya da wallundan bahsetmiyorum, bayağı bildiğimiz duvar:) ) yazdığım laflarını sizinle paylaşayım bari burda:

"Everybody must have a fantasy!".. Ki ne güzel söylemiş. Bir şeyler hayal etmeden amaçsız yaşamaktan kötü bir şey yok sanırsam:)

"The idea of waiting for something makes it more exciting." de başka bir özlü sözü sayın Warhol'un. Buna da çok katılan bir insanım:)

Andy'den ve benden şimdilik bu kadar.

18.11.2008

yaşlandık be yav:(


Son zamanlarda çokça "son senemiz mezun oluyoruz, ne kadar çabuk büyüdük, aman okulda bizden büyük kimse kalmadı,abla abi olduk!" muhabbetleri dönüyor. Bunal, daral!
Ama maalesef içimde benden çabuk yaşlanan bir şey varmış: beynim:O :(( şu yukarıda resmini de gördüğünüz üzere bu gencecik yaşıma(bknz. 22- 90larda çocuk olmak vs..) rağmen beyin yaşım 33 gibi gayet büyük bir şey çıktı. Olgunum olgunum ya!
Dikkat ölçüyor bu test canım :)..uykusuzluk,yorgunluk,dersler,sınavlar vs vs. Bahaneden çok ne var bu hayatta:)
Acaba benim beyin ne kadar oldu ki acaba diyenler için: http://flashfabrica.com/f_learning/brain/brain.html

Not: Adamlar yapmış efendim, evet yine Japonlar. Derslerini de almaktayım şu anda, kendileri Robust Design yani Gürbüz Tasarım(valla da gürbüzmüş karşılığı:) )kurucuları. Nasıl daha gürbüz dizayn ederiz ıvır zıvırı diye bir ders, kendileri bu şeyi 100 yaşlarını devirerek de hayatlarına da uygulamaktalar:),darısı başımıza.. saygılar.:)

NAMASTE diyerekten bitireyim bari:))

(Ya o değil de, bi aralar Lost diye bir dizi vardı noldu? Yaşıyo mu hala:)) )

22.10.2008

gel beraber söyleyelim!



Ya ben Alicia sevmem Jack de kardişi olmadan olmaz fln fln demeyin şu şarkıyı(Another Way to Die) bir dinleyin. Ha bi de ben 007 de sevmem demeyin yine yine bir dinleyin ki ben hepsini düşünerek ilk başta bir şöyleeee önyargıyla baktımsa da o white stripes çılgınlığıyla bi siyahi gırtlak güzel gitmiş(off yaa ne cümle kurarmışım:))
Ama gerçekten iyi ki bu şarkı 007 serisinin ilk düeti ve baaya da sevilen bir şarkı sözleri de güzel.İki seferdir şarkılarla ilgili yazmam da güzel oluyor gerçi ama napalım yani dışardan ne anlatayım: Bildiğimiz İstanbul işte, soğuk bazen ılık ama Boğaz her zaman güzel. Sonra ekonomik kriz var of tam da ben mezun olacakken gibi sığ bir düşünceyle gelmek istemiyorum yaa:( Bir de maçlar var onlar bize gündemi unutturur.:)
Bu arada şarkıya döniim de şarkının çok ilginç yerleri var bas gitarla Alicia karşılıklı "ııaa heeey" fln yapıyor 3.dakikanın sonlarına doğru :) Güzel ama ay abuk subuk düşünceler sarmış dört yanımı..Yatma vaktidir:)

21.10.2008

i sing my sooong!!

bazen öyle güzel şarkılar oluyor ki ve öylesine bir bakıyorum ki shuffledan kendisi karşıma çıkmış. Robbie Williams'ın "Strong" şarkısı da öyle. Ne zaman nereden yükledim hatırlamıyorum ama bugün kendisi öyyle güzel denk geldi ki:

"You think that I'm strong you're wrong
You're wrong
I'll sing my song my song my song"

diyor ki çok güzel diyor. Böyle için bir kötü olduğu zamanlarda dinlemek iyi geliyor, geldi de:) Bazen böyle zamanlarda gelir ya insana bir şarkı diline dolanır atamazsın senin iç sesin olur. Travis'in "why does it always rain on me?" gibisi mesela, kendisi bir zamanlar msn iletim bile olmuştur ki vakti zamanında msn iletine yazdığın şeyler önemli şeylerdi. ah ah gençlik!

Not: Ki Robbie'yi severim yani,bu şarkısını da uzun zamandır dinlemiyordum, her şarkısını ay ay çok tatlı diye dinlemesem de, şu "She's the one" adlı şarkısı da aynı böylee çok güzel bir şarkıydı videosuyla beraber..

20.10.2008

koş neyney koş!


"bu sene maratonda ben de varım" diye bir feysbuk grubu var mı bilmiyorum. Varsa üye olalım çünküü bu sene ben de koşuyoruumm!!:)) Usain gibi olamasak da bizim de kendimize göre bir koşuş sitilimiz bir havamız var canım. Çekicez eşofmanlarımızı koşcaz miis gibi güzel İstanbul Boğazının üstünde..
Kaç senedir İstanbuldayım bu sene ancak gidiyorum. Kendimi hazırlıyordum diyelim:) Bu sene 30.suymuş bu toplu aktivitenin. 79da bir grup Alman turist başlatmış bu olayı. Senelerdir bir 29 ekim Fener Alayı bi de bu Avrasya Maratonu "Bu senee kesiin gidiyorum kesiiin" diyip gitmediğim aktivitelerdi. son sene gazıyla bu sene ikisine de attending:)
Ben bu maratonun pek spor kısmıyla ilgilenmiyorum aslında. Köprü üzerinde piknik fln konsepti daha çok ilgimi çekiyor diyelim. Sereriz kareli örtümüzü köprünün üstüne oooh.. Hava da güzel olursa değmeyin keyfime:) Bronzlaşır bile gelirim valla:)

14.10.2008

Whaat up:)



-- spoiler ötesi izlemediyseniz 4x03'ü okumayınız:)
How i met sıkmaya başladı sanki:(( Bilmiyorum birçok bölümünü iki üç kez izlemişliğim var ki yeni sezonda 3 bölümünün de sürekli kaç dakikası kaldı diye bakmaktan izleyemedim diziyi..Geçen sezonlarda bol bol gördüğümüz esprileri yinelemeye çalışmaktan öteye gidememesi ve Barney- Robin mevzusu yüzünden Barney'nin eski halinin kalmaması da iiiyiice sıkıyor insanı:( Gerçi Robin Japonya'ya gidiyormuş da kurtuluyoruz biraz. İkinci sezonu da hatırlıyorum gülmediğim yerler vardı ama bu sezon iyice sıkıyor, ay umarım haksız çıkarım ileriki bölümlerde güzelleşir, umuyorum yani..
gecenin bir yarısı olması, bi de mpeg4ten izlemiş olmam da etkiliyor sanırsam. 60 mb dizi mi olur yav? izlenmiyo bu:)

3.10.2008

bişeey



Ya ne kadar zaman olmuş ben bu bloga yazmayalı. O ölü bloglardan biri haline geldi burası da. Ama sanırsam benim biraz aşırı titizlenmem sebebiyle..."Ya onu mu yazsam" "olmaz o başka bir şey yazayım" fln fln derken taaa bugünü 3 ekim etmişiz valla. Şimdi de inat ettim bişey yazcam diye. Yazdım başlığa.
Üç gündür bayramdık ya, bugün de onun üstüne yazayım dedim ki "candy" diye aratarak zaten ramazan yerine şeker diyen biz dejenere(!) gençlerin daha nasıl dejenere olabileceğini gösterdim sanırsam:) Candy diye aratınca resimlerde karşıma Şeker Kız Candy çıktı Terry'siyle. Tabii ki her çizgi film konuşan 90ların çocuğu gibi benim de aklıma bir sürü anılar üşüştü böyle. Nasıl severdim Candy'i? Bizim dönemim pembe dizisi kendisi:) Öğlenci olduğum zamanlardan çok hatırlarım kendisini. 10da olurdu. İzlerdim sonra okulda tüm gün tenefüslerde kritik yapardık o günün bölümünü. antonio mu terry mi çekişmesi de vardı tabii ki. Ama o ana kuzusu kırılgan Antonioyu pek seven çıkmazdı ki hala çıkmaz pek. Kime sorsam "Ay Terry ne tatlıydı, di miiee??" gibi şeyler duyarım. Serseri kendisi sevilesi:) Ama o dizide hatırladığım başka bir detay da korkutur, hani bu falcıya gider de maça ası çıkar fln böyle elinde orakla azrailk fln..tööbe töööbe..Güya çizgifilm:)

14.09.2008

First rule: Be romantic!


İnanılmaz olmuş tek kelimeyle.. 

9.09.2008

down the rabbit hole!

Eveet bugün kırmızı hapı yutmuş bulunuyorum. "Welcome the real world" gibi bir durum söz konusu.. "Zeitgeist" filmini bir arkadaşın blogunda gördüm. İzledim, izlemeseydim keşke
 demiyorum aslında ama bu kadar ağır olmasını beklemiyordum. Zira filmin ilk sahnelerini Lost'taki Karl gibi izledim, aynen şöyle:

gördüklerimi izlemek istemiyor ama gözlerimi de alamıyordum. Dinin nasıl ortaya çıktığı ve yüzyıllardır nasıl sömürü amaçlı kullanılığı çok net anlatılıyor ve şu 9/11 olaylarının arkasındakiler- ki çoğunu etraftan duymuşsunuzdur, hani bu olayların arkasındakiler ladin değil Bush yönetiminin kendisidir fln fln- çok güzel anlatılmış ve Amerikanın bugüne gelişinden sorumlu bir avuç insan da gayet güzel afişe edilmiş. Hani Amerikalıların tüketim toplumu olması ve Paris Hiltonun yaptıklarının giydiklerinin Irak Savaşında ölen masum çocuklardan daha çok yer almasından rahatsız olan sadece biz değiliz galiba. Kendileri de bunların farkında ki ve yine o kadar özgür bir toplumlar ki yönetime açık açık karşı olan böyle güzel bir belgesel yapmışlar. Belki bu da bir tarz gerçek olmayan ama iyi düzenlenmiş bir film ama bilmiyorum. İnsanın buna gerçekten inanası geliyor. Hatta filmi izledikten sonra kendime gelebilmek için bir süre boş boş ekrana baktım.  Filmi izlemek isteyenler http://zeitgeistmovie.com/main.htm adresinden izleyebilirler filmi. Film gerçekten bize yani tüm gün dizi film seyredip apolitik yaşayan gençlere biraz uyarı niteliğinde. "Banane, bu Amerikalıların sorunu" gibi bir yorumla çıkcaksanız hiç izleyip zamanınızı harcamayınız.

İlginçtir ki yine aynı gün burda anlatılandan başka bir gerçekle tanıştım internette. "Truthism" deniyor kendisine. Ama bu bana biraz komik geldi demek istemiyorum ama öyle. Güya dünya 
Reptilian adı verilen uzaylıların yönetimindeymiş ve biz bunların bir türlü deney hayvanı gibi bir şeymişiz fln. İlginç. www.truthism.com dan bakabilirsiniz bunlar ne diyor  diye.. Gerçekten insanlar buna inanıyor mu bilmiyorum. Site böyle bir "Wake up Neo" şeklinde sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor. Bana inandırıcı gelmedi ki onlara göre ben organic portal oluyormuşum dünyanın yarısındaki insanlar gibi. Yani sadece yiyip içip yaşayan ve dünyadaki kabul gören gerçeklere(!) inanarak ölen insanlardan biriyim. "Zaten inanmıyorsunuz benim şu anda dediklerime çünkü reptiller istemiyor, inanmamaya gülmeye devam edin, dünyevi şeylerle uğraşacağınıza bir truth seeker olun" gibi bir şeyler söylüyor. Bilmiyorum aramaya başladım. Bi bakarım. Ama ilk aramamda dalgası geçilen bir sürü şey gördüm, inansam mı acaba:) Ama siteye ve truthism şeysine inanma olayı bi yana sitede gördüğüm belki de başta Zeitgeist yapımcılarına da malzeme olabilecek bir cümle görmüştüm, paylaşayım : "The best slave is the slave who thinks he is free, and the greatest fool is the fool who thinks he is a wise man."

5.09.2008

22 yaşındayım discomgoogolatikim:(

daha havalı bir adı var hastalığımızın artık : discomgoogolation (dis + .com + google + ation) 
- hanımefendi sizde diskomguuguleyşın var.
- yaşayabilecek miyim doktor bey?
- bilgisayarınızdan uzak durduğunuz sürece evet!
- ama ama...bu imkansız..

Nüfusunun %70i benim gibi olan İngilterede bu ismi koymuşlar internete bağlananama sendromuna..hoş bi hastalık ismi sahip olmak için:)
ama bütün gün internete bağlanabilmek ne güzel. onsuz bir günüm çok boş ve renksiz olurdu...
..eveet tanımız konulduğuna göre artık tedavi aşamasına geçebiliriz:) hayır bi dakika bi dakika şu yazıyı yolliyim valla kapatıcam interneti..ama sadece bu gecelik;)

4.09.2008

bir türlü gelmeyen gün - 12 eylül:)

"Geeel 12 eylüül gel" diyen milyonlarca paralı hayranlarına inat ben çoktan indirmiş bulunuyorum yeni albümleri Death Magnetic'i. Ne kadar kötüyüm di mi? Ama yapacak bir şey yok . Biz bir albüme 40 ytl verecek bir millet olamadık hiç bi zaman:)
eveet ben önceden o kadar çok sevmezdim Metallica'yı. Yani şarkılarını biliyorum ama böyle sürekli dinlemişliğim yoktu ama tarihler 27 temmuz 2008 saat 23.30 ali sami yen çıkışı ben de mitaallika diye bağıran o kıvırcık uzun saçlı siyah tişörtlü grubun bir parçası oldum:) dış görünüş olarak değil tabii:D çünkü bu kalabalık yüzünden konserin büyük kısmında sahneyi görmek nasip olmadı.
Şimdi yaz tatilinde ev kampında olmam sebebiyle metallicanın şarkılarıdır şunlardır bunlardır diye bayağı bir inceleme imkanım oldu kendilerini. En baştan başladık tabii..2. albümdeyim daha ki şarkıların öyküleridir fln derken baya zamanımı alıyo kendileri ama olsun. Sevdim kerataları:) 
Yeni albümlerini de tabii ki araya sıkıştırdım. Metallica sevenler sevmiş bu albümü, tabii ben en çok en yavaş sözlerini en çok anladığım "the day that never comes"ı sevdim. Ki kendisine bir de klip yapılmış. Dün çıktı o da www.metallica.com'dan seyrediliyor. Savaş temalı olmuş biraz, kendileri farklı bişeyler yapalım demişler, metallicadır saygı duyalım, izleyelim dinleyelim.

2.09.2008

google it all!

Google'ın bu halini görenleriniz olmuştur belki önceden başka sayfalarda. 1998de Sergey ve Larry ilk sayfalarına ekranda bakarken hiç akıllarından geçirdiler mi acaba? Bir gün dünyanın en büyük arama motoru oluruz, googlelamak gibi bir sözcüğü literatüre geçiririz fln.(eve gerçekten var isteyenler bakabilir : www.merriam-webster.com/dictionary/google adresinden) Tamam tamam sıradan bir ödev yapmıyorlarmış zaten, tez çalışması yapıyorlarmış ki tez çalışmaları genellikle hayata geçer ama dünya üzerinde milyonlarca insanın ilk açtığı siteyi kuran insanlar olmak -bilmem- güzel bir şeydir heralde..
Üniversitenin ilk yılında öğrendiğim tek şey mesela her şeye googledan bakmaktı. "googleda var, oradan bakabilirsiniz" fln derlerken kendimi arama sonuçları sayfaları arasında kaybediyordum. Tabii bu alışkanlık her şeye yansıdı. Bir şeye bir kişiye bakacağım iki yer var: google ve facebook. neyse facebook ayrı bir yazımızın konusu olsun.
Google'ın arama motorluğu dışında yaptığı başka milyon tane şey var: gmail, googletalk, google earth, picasa fln fln.merak edenler için: www.google.com/options/
Google'ın belki de en ilginç servislerinden birisi yarın çıkıyor: Google Chrome. Google'ın web browser'ı. Aşağıda olan resim Google Chrome tanıtımı için hazırladıkları bir çizgiroman. İçerisinde çokça resim var ama biraz yazılımcılara özgü bir anlatım var ama kısaca yeni Google Chrome'da:
  • Artık tabların hepsi ayrı ayrı çalıştırılıyor bilgisayar tarafından. Yani bir tab'ın kapanması gerektiği zaman tüm pencereyi kapatmaya gerek kalmayacak. Aslında hepsi ayrı birer pencereymiş gibi de davranıyorlar diyebiliriz.
  • Güvenli tab seçeneği ile o tabda baktığınız her şey o tab'ın kapatılmasıyla silinecek. Yani tüm geçmişi silmeye gerek yok:)
  • Popup pencereleri de açılmıyor artık, sadece sağ altta bir seçenek olarak görünüyor olacak. Abuk subuk poker ya da oyun reklamları görmeyeceğiz artık.
  • Ayrıca google'ın geniiiiş altyapısı sayesinde güvenliği olmayan siteler listeleniyor ve biz bunlara girmeye çalışırken "tıtı cısss" girme bakalım ona diyerekten uyarıyor.
Peki ben bunları nereden mi öğrendim. Link vermeyim siz bi googlelayın bakalım:)
İyi ki varsın Google:)
not: evet çok seviyorum google'ı.

30.08.2008

sarılalım sıkı sıkı:)

Dün "Life as a House"u izledim. Son zamanlarda birazcık Hayden Christensen filmleri izler oldum. Anakin olarak kendisine hayran olduktan sonra-bir arkadaşımı da Hayden hayranı yaparak ve ondan bu filmleri edinerek- acaba diğer filmlerde de böyle mi kendisi diyerek izledim Life as a House'u. Filmin konusu bir mimar 20 senedir çalıştığı şirkette artık yeni teknolojiye ayak uyduramadığından kovulur. Anı olarak oradan bir kaç ev maketi almak ister, kovan ukeela patron kıllık yapınca da her yeri dağıtır ve elinde tek bir maketle çıkar ve yere yığılır. Hastaneden çıkınca yapmak istediği şeyi yani Kaliforniyanın gerçekten çok güzel bir sahilinde bulunan kulübesi yerine o maketteki evi yapma hayalini gerçekleştirmek için eski eşinin yanında kalan çocuğunu yanına çağırır. Çocuk tabii ki bizim tatlı Anakinimiz Hayden:) Burda sürekli Marilyn Manson dinleyen makyaj yapan sorunlu bir genci oynayan başarılı oyuncu bla blaa ay çok klişe oldu. Neyse film güzel sonuç olarak izleyin derim. Hele biraz duygusal bir insansanız gözyaşı garantisi veriyorum.
Filmdeki bir sahneden bahsetmek istiyorum ben asıl ondan laf kalabalığı yaptım böyle. Sahnelerden birinde bu amcamıza küçük çocuklardan biri gelip bööyle çok tatlı sarılıyor:Bundan sonra da sevgi dolan amcamız herkese sarılmaya başlıyor. İstemeyenlere de "O başlattı ama" diyor. Böyle bir sevgi yumağı beyaz perdeden kalplerimize ulaşıyor ve içimizi ısıtıyor.ay ay ay çok tatlıı...
Bunun gerçek hayatta çok çok büyük bir organizasyon olduğunu bilenleriniz vardır bilmeyenleriniz vardır. Jason Hunter adlı bir dünya vatandaşı annesinin ölümünden sonraki törende herkesin "onun herkesi kucaklayan ve gönlü geniş bir insan" olduğu ile ilgili konuşmaları ile kucaklaşmanın önemini kavramış ve birine sarılmanın o insana "benim için önemlisin" demek olduğunu söyleyerek "FREE HUGS" olayını başlatmış. Bu yukarıdaki insan kendisi. Biraz ticari amaç da güdüyor bu Jason kardeşimiz kendisi bayağı bir tişört satıyor bu sayede ama bence ticari amaçla da olsa çok önemli bir şeyden bahsediyor. Normal bir insanın günde 3 kez sarılmaya ihtiyacı varmış ve sarılmanın insanlarda iyileştirici etkisi olduğunu biliyor muydunuz? ay bu blogu yazarken kendimi o yazar klişelerinden kurtarmalıyım:)
Neyse efenim bu free hugsla ilgili dünya üzerinde çalışan bir sürü insan var. Ellerine kocaman "Free Hugs" yazan kartonlarla gezenler. Bunlardan en ünlüsü http://www.youtube.com/watch?v=vr3x_RRJdd4 adresinde olan bir arkadaşımız. Videoda free hugs kartonuyla gezen bir arkadaşın başına gelenler fln var. 29 milyon kişi izlemiş bu videoyu. Hit video!!:)
Free Hugsın kendi websitesinin adresi http://www.free-hugs.com/ burda sarılmayı nasıl yapacağınızı bile 3 aşamayla anlatmış:
  • yaklaşma : iki eliniz aşağıda, iki eliniz yukarıda, çapraz kollar -sağ, sol- fln fln diye.
  • sarılma : başınızın ve kollarınızın ellerinizin yapması gerekenler.
  • bitirme : direk ayrılma veya havaya kaldırma gibi..
İlginç hoş.. Teletabiilerin de dediği gibi "Sarılalım sıkı sıkı!!"

29.08.2008

Heey mistır dijeey!!


Eeveet lastfm dinleyen sevgili blog okuyucularım.. Bence bi de buna bakın :musicovery.com yeni bi diskoveri değil benim için, bayadır dinliyordum oda arkadaşım söylemişti. Onun sayesinde yani. Neden başkaları mahrum kalsın dedim..Böyle biraz müzik kutusunu andıran arayüzü var çok güzel, içindeki şarkılar çoğunlukla popüler şarkılar. tamam tamam "ama lasftm çok geniş her şey var"..eveet biliyorum "ama yorum da yazıyorsun"..tamam "müzik kategorisini taglemeyi de kendin yapıyorsun" fln fln.. Biliyorum biliyorum. Bi dakika ben de konuşayım.Niye seviyorum bir yazayım..Burası tam bana göre çünkü:
  • renkli
  • bazı şarkıların tam olarak ne tarz müzik olduğunu buradan öğrenebiliyorum
  • hep aynı şarkılar var. çok yeni şeyleri keşfetmeyi sevmeyen bana göre
  • bi de kendin yazmıyorsun, burdan seçiyorsun şarkıları bir sürü seçeneğin var önünde..
  • hızlı yani senin mod değişikliğine yetişiyor kendisi.ay sıkıldım dark metalden hadi bakalım kop kop disco pop oluyor bi tıkla:)
eveeet ben de istiyorum bunlardan diyenler için adresi vereyim tekrar www.musicovery.com

27.08.2008

juno:juno

Junoyu sinemada izlemiştim bugün bilgisayarımı karıştırırken dip köşede bi yerlerde filmin sountracklerini buldum. Hazır dinlerken filmi de bi daha izleyim dedim. İzlemişken de sizi sevgili blog okuyucularımla paylaşim dedim-aslında gerçekten var mı okuyan onu da bilmiyorum ki-. Junoyu izlemeyenler için çok yazılacak bir konusu yok aslında. Bir kız erkek arkadaşından hamile kalır ve çocuğu aldırmak yerine onunla mutlu olabilecek bir aileye evlatlık vermeye karar verir. Bu aileyi bir gazete ilanı sayesinde bulur ve bu çiftten bayanımız tam bir anne olmak için doğmuşken baba pek de öyle görünmemektedir. Neyse anlatmiim daha fazlasını.. Bu filme gidip de beğenmeyen duymadım. Çok şeker ötesi bir film..
Buraya koymak için resim ararken yukarıdaki afişi buldum çok tatlı. Karakterlerin hepsine bir şey yazmışlar: soldan sağa
  • el pasota: duygusuz.. bunu o çocuk istemeyen adama yazmışlar ki doğru bence..sevmedim kendisini..
  • la ingenua: saf.. evet ya bu kadının tek isteği anne olmak. bakalım kahramanımız başarabilecek mi ? ee sonu söylenmez filmin tadı kaçar:)
  • juno: ee juno işte...
  • el del delsiz: yanlışın çıktığı yer.. evet kendisi o çocuğun babası..no more comment:D
  • la confidente: sırdaş. ay bu kadın nerden tanıyorum diodum "ten things i hate about you"daki müdürü izlerken. burdanmış. konu saptı pardon...kendisi junoya yardım edio çok sağolsun..
  • el incondicional:geniş yürekli.. hakkaten lisedeki kızının hamile olmasını bu kadar kolay kabullenmesi ..pes valla..
neyse çok uzatıyorum da. bi de müzikleri hakikayen çok güzeldi "I don't see what anyone can see in anyone else but you"lu şarkıyı hatırlamışsınızdır:

o şarkı o kadar güzel ki.ikisi de çok şeker söylüyorlar.. Bu şarkı Moldy Peaches grubunun bi şarkısıymış. O gruptakiler bile hayran kalmışlar şarkının bu haline.gitar öğrenip çalmak istiyorum hemen...

26.08.2008

insanlar neler yapıyorlar yaa:)

Ben bunu blogumda yazarııım.. Kapanış çok güzeldi.. Yav o kadar insan olunca bi ülkede tabii gösteride kullan kullan bitmiyorlar, birisi gidiyor birisi geliyor. Kendimi 19 mayısta gibi hissetmedim de değil. Hepsi zaten çocuk gibi sevimli yüzler. Bayağı güzeldi gösteriler. En güzeli o kuleydi ortadaki.Resimde de ortada görünen turuncu şeritlerin de uzandığı kule.
Ve bir de İngilterenin gösterileri de çok güzeldi. Çift katlı otobüsler, şemsiyeler tatlı ötesi.. Ama David Beckham da her yerden çıkmasın yani. O gelmese de olurmuş. Çıka çıka otobüsün içinden o çıktı. Ki kendisine gıcığım şu sıralar: En büyük karbon izine sahip insanlar David- Victoria Beckhammış. Karbon izi ne demek ? Karbon izi demek "aayy ne güzel. dünyayı kirletiyorum bol bol hadi bakalım. özel jetimle sabah LAdeyim,akşama Çin. Alışverişi Paristen başka bir yerde yapamıyorum" diyen insanların çevreye verdiği zararın büyüklüğü demek. Aferim onlara. İyi ki varlar. Dünyayı daha yaşanılmaz kıldıkları için teşekkürler onlara.
Ay konu saptı, farkındayım ama bu çevre konusunda ben gereksiz poşet kullanmaması için anneme sitemler ederken bazı insanların bu düşüncesizliği sinirimi bozmakta.
Sonuç olarak efendim güzel bir olimpiyattı. En yakın zamanda bir beycinge gidip bu kuş yuvasını görmek lazımdır derim ben. çok beğendim kendisini. Bir de water cube var ki...

Buraya gidersem aynı kareden ben de istiorum şurda phelps yerine ben..hoş olurdu yani..

23.08.2008

before/after after/before

eveet maroon 5 yeni klip yapmış. "goodnight goodnight" şarkılarına ki benim en çok sevdiğim şarkılarından biridir...klip de çook güzel olmuş. önceden hiç böyle bir klip çekilmiş miydi bilmiyorum ama before/after fikri çook tatlı olmuş. şarkının sözlerine de uygun olarak sevgilisiyle birlikte olduğu zamanlar "before" ayrıldıktan sonrası "after" olmuş..oynayan da adam levine olunca insan daha ne ister?:)

20.08.2008

vampir diye bişey yoktur! -- siz öyle sanın haha..

Vampirlere inanmıyorsunuz di mi? Canım o Drakula dedikleri de Kazıklı Voyvodaymış işte. Biraz süsleyip püsleyip bir efsane yaratmışlar fln fln..
Moonlightı izlemediyseniz böyle düşünüyor olabilirsiniz....Mmm taze kan kokusu alıyoruuum..
Yok canım tabii ki abartıyorum, bir diziden o kadar da etkilenmem. (yalaaan söylüyorsuuun!!) Ama ben böyle şeylere hakikaten çok inanmadığım için deli gibi etkilenmedim ama tabii ki insanın canı kan istiyor.
Ee yazmışken diziyi de anlatiyim bari: Şu yukarıda gördüğümüz tavanda asılı kalan teyzemiz bizim dizimizdeki asıl oğlanla evlenir ve sevdiği çocuğa düğün hediyesi olarak onu bir vampire dönüştürür. Asıl olaylar bu vampir teyzemizin kanını içmek için kaçırdığı bir çocuğu -hala insanlığını kaybetmeyen- kocası kurtarır ve teyzemiz çok vahşileştiği için yakarak öldürür. O çocuk da büyür güzel bir muhabir olur ve ikilinin yolları vampir cinayetleri ile ilgili olarak tekrar kesişir. vs vs..
Diziyi izlemek isteyen arkadaşlarımız için hala bazı şeyleri sürpriz olarak bırakayım. Ama bu vampirler hakkında biraz da bilgi vereyim canım di mi ama?
  • Tabii ki kan içerek besleniyorlar.
  • Başka birini vampire dönüştürmek için ölümün yakın olduğu bir yerde kendi kanlarından biraz onlara vermeleri gerekiyor. Ama sonra ısırdıkları vampirlerin -babaları- oluyorlar. Bu böyle father,dad gibi değil de sire diye bir şey. Babası diyince havalı olmuyor ama sire deyince güzel:))
  • Güneş ışığından deli gibi kaçmaları gerekmiyor ama çok fazla altında kalınca pek de nazik şeker baby facelik halleri de kalmıyor. Bir bölümde vardı böyle çok susamıştı ama suya değil kana tabii ki de. Yanında olmak istemem şahsen.
  • Böyle demirden buzluk gibi bir şeyin içinde uyuyorlar. O da hoş ama insan yumuşak bi yastık fln yapar. İnsanın sırtı nolur orda ya. Pardon vampirin..
  • Bir de gümüş ve kalplerine kazık olayı da bir işe yaramıyor. Sadece geçici felç oluyorlar. Ölmelerini istiyosanız yakmanız lazım. Tabii bu bazı çok tatlı vampirleri insanın yakası da gelmez yani:)

19.08.2008

küçücük fıçıcık içi dolu artucuk

Dün "Clone Wars"a gittim. Maalesef Türkçe Dublaja gitmek zorunda kaldım çünkü güzel şehrimizde maalesef hiçbir sinema bu filmi çocuk filminden öte görmediği için bir seansı bile orijinal koymamıştı. Neyse ki salonda babasıyla gelen 7-8 yaşlarında tahmin ettiğim bir çocuk(o da babasıyla gelmişti) dışında çocuk yoktu. Hatta tek başına gelen bir amcam bile vardı. Filmin seslendirmesi yine de o kadar da kötü değildi bir şey dışında.. Başlıktan da anlamışsınızdır. Bizim yeni padawan Ahsoka R2D2ya sürekli "Artucum artucum" diyip duruyordu. Anakin de Ahsokaya "bitirim" diyordu. Bu nasıl bir çeviri? En kısa zamanda orijinalini izlemek istiyorum. Koskoca R2D2 oldu mu artucuk..üzüldüm:(

17.08.2008

Anything is possible!


Pekin Olimpiyatlarında 100 metrede Jamaikalı atlet Usain Bolt 9.69s ile dünya rekoru kırmış. Çok sevindim, tebrikler Usain. ama finiş çizgisinde çok ilginçtir böle öne doğru eğik değil gayet dimdik duruyodu kendisi. Acaba neyden korkuyordu dedim. O anda aklıma bi animatrix geldi: World Record..Burda da kahramanımız bir atletti ve ilk yarışında kırdığı dünya rekoru doping aldığı için sayılmıyordu. O da kendisini kanıtlamak için tekrar yarışacağını söyledi. Koşarken böyle bi anda fark etti ki aslında bu dünya fln hepsi boş her şey matrix dedi fln fln. Tabii ki ajanlar bırakır mı..hemen onlar da peşinden. "Dur bi dk senin uyanmaman gerekiyordu ya, biz kimden elektrik sağlicaz. bu sentineller suyla mı çalışıyo?" diyip bu adamı matrixe döndürdüler ama tekerlekli sandalyede. Ama tabii ki kahramanımız bi kere uyandı ya, baktı bunların hepsi numara."aa yeter ya. Freeee!" diyerek kalktı, uçtu gitti. Bu arada süper kahramanımız bu pis ajanların onu yakalamasından önce 8.72 s ile dünya rekorunu kırmıştı:)

Bu kadar alakasız anlatılabilir ama bence Usainle bu animatrixteki karakter bu kadar benzeşebilir. Ama sanırsam Usain mavi hapı alıp Harikalar diyarında kalmayı seçti:)) Bu duruş ondan!

16.08.2008

I burn, I pine, I perish!

Bu filmin en güzel satırları belki de.Ten things I hate About You'dan bahsediyorum.Hala izlememiş olan azınlığa belirteyim. Ben de belki de çok önceden izlemiştim galiba tam hatırlamıyorum, bilmiyorum ama bugün tekrar izledim diyelim. Çok çok güzel, güzel ötesi bir filmdi. Heath Ledger inanılmaz bir insan. Filmi tekrar tekrar izleyesim var. Şu anda zaten müziklerini indirdim, dinliyorum tekrar tekrar. Filmin aslı filmde de çok görünen Shakespeare'in Taming of the Shrew(Cadalozun inadını kırma-tamamen kendi çevirim-) adlı oyunuymuş. İlgilenenler bakabilir. Şahsen ben sabrım yeterse ve eski ingilizceden bir şey anlayabilirsem bakmayı düşünüyorum. Ay bu arada filmde Patrick'in şarkı sahnesi de süperdi. Onu da hatırlayalım:


Kendi sesi mi bilmiyorum ama böyle tatlı bir şarkı söyleme böyle şebeklik de yoktur herhalde.
Ben buraya çok tatlı çok tatlı yazıp duracağıma, gideyim filmi bir daha izleyim en iyisi...

çok geç gelen edit: Shakespeare'in oyunun Türkçe çevirisi tabii ki de varmış "Hırçın Kız". Metnini de netten buldum, okudum. Çok eğlenceli bir metin. Sahnelendiği zamanlar da olmuş, kaçırdım. İsimler de Petruchio di Verona ve Katherina:))

Bak bunlar önemli!

Üye olduğum sayısız mail gruplarından birinden gelen bir şey. Bu aslında paralı bir şey ama deneme amaçlı küçük bir kısmını koymuşlar. http://www.kobiegitim.com/Ilkyardim/index.html adresi de işte bu. 10 dakikalık bir şey ama değişik öğretici. Ben yanınızdayken elektrik fln çarparsa napacağımı biliyorum. Açılın ben ilkyardımcıyıım!!

15.08.2008

Pardon siz kaç modelsiniz?

Bu foto bir filmden filan değil.. Amazon ormanlarında yaşayan dünya üzerindeki 100 kabileden biriymiş. Bana garip geliyor. Tamam imkansız değil ama düşününce ne değişik. Kendilerine özgü dünyada sadece kendileri var sanıyorlar. Belki bir dilleri bile yok. Gün içerisinde ne yapıyorlar? Benim gibi başında oturup saatler geçirdikleri internetleri olmadığına göre sabah kalkıyorlar. hadi kahvaltı. "gidelim bi şurdan muz toplayalım hindistan cevizidir" fln. Ne bileyim öğlene bir aslandır zebradır fln. Burda oturup yazmak kolay değil. Hakikaten merak ediyorum. Bir çift yürek kitabındaki gibi böyle "Hayatımızın anlamını bulduk. Huzurluyuz" şeklindeler mi yoksa "tanrılar çıldırmış olmalı"daki gibi post-itli birini yollasak tanrı mı sanarlar? ilginç..

12.08.2008

"Not From a Jedi..."

Supreme Chancellor: Remember back to your early teachings. "All who gain power are afraid to lose it." Even the Jedi.
Anakin Skywalker: The Jedi use their power for good.
Supreme Chancellor: Good is a point of view, Anakin. The Sith and the Jedi are similar in almost every way, including their quest for greater power.
Anakin Skywalker: The Sith rely on their passion for their strength. They think inward, only about themselves.
Supreme Chancellor: And the Jedi don't?
Anakin Skywalker: The Jedi are selfless... they only care about others.
Supreme Chancellor: Did you ever hear the tragedy of Darth Plagueis "the wise"?
Anakin Skywalker: No.
Supreme Chancellor: I thought not. It's not a story the Jedi would tell you. It's a Sith legend. Darth Plagueis was a Dark Lord of the Sith, so powerful and so wise he could use the Force to influence the midichlorians to create life... He had such a knowledge of the dark side that he could even keep the ones he cared about from dying.
Anakin Skywalker: He could actually save people from death?
Supreme Chancellor: The dark side of the Force is a pathway to many abilities some consider to be unnatural.
Anakin Skywalker: What happened to him?
Supreme Chancellor: He became so powerful... the only thing he was afraid of was losing his power, which eventually, of course, he did. Unfortunately, he taught his apprentice everything he knew, then his apprentice killed him in his sleep. It's ironic he could save others from death, but not himself.
Anakin Skywalker: Is it possible to learn this power?
Supreme Chancellor: Not from a Jedi.


Star Warsları izledim bu tatilde.Seriden ilk izlediğim film Revenge of The Sith. Diğerlerini izledikten sonra da hala en çok sevdiğim bölüm bu oldu. En çok sevdiğim sahnelerden biri de yukarıda koyduğum repliklerin olduğu sahne.. Etkilenmemek mümkün değil. Herkes Jedi olmaya çalışırken insanın Sith olası geliyor valla..

11.08.2008

facebooktan yayın

blogu dün akşam açtım..3. yazımdayım şu anda.. ama hiç ziyaretçim yoktu diğer odadaki kardeşimden başka.. ben de facebook sayfama linkini koydum blogumun. ilk kim gelecek bakalım oradan?
gelen ses versinn:)

neden blog?

aslında biraz can sıkıntısından..tatilde uğraşacak bir şeyim olsun tarzında..bilmiorum geçen bi arkadaşımın blogunu gördüm çook beğendim..neden ben de yapmayim dedim..gördüğüm ilginç şeyleri yazarım..paylaşırım fln..blog öyle bişey zaten değil mi?
facebooktan da sıkıldım biraz zaten..burada zaman geçirmek de hoş olur..kimse okumazsa kendim okurum bakarım..zaten daha reklama da başlamadım...kendi kendime konuşuyorum gibi..
deli miyim?? bence evet:)

deneme

benim de bir blogum olsun dedim..iyi etmiş miyim:)