Evet hem de tüm İngilizlere:))(çok iddialı girdim olaya yaa:) ) Tam "Jude Law piyasadan silindi, eh hem de İngiliz hayranlığı da bir yere kadar, di mi efendim?" derken RPattz-Robert Pattinson karşımıza çıktı. Edward Cullen olarak zaten karakterini her şeyini ne kadar sevdiğimi belirtmiştim önceden. Ama İngiliz aksanıyla kendi konuşmasını dinleyince hala tam bir İngiliz hayranı olduğum ortaya çıktı.
Bir çırpıda aklıma gelen sevdiğim İngilizleri sıralayım bari:
1- Robert Pattinson: Benim yaşıtım+İngiliz aksanı+Çok sade+Çok doğal+Müzisyen...(bitmicek:)burada bırakıyorum listelemeyi)
2- Ed Westwick(Gossip Girl'ün Chuck'ı): Karizma + Aşırı güzel ve kalın ses + Kendine ait bir müzik grubu(Filthy Youth) + Orada solist + Güzel şarkılar + Chuck olarak da aşırı süper bir karakter
3- Lily Allen : Güzel kafa yormayan şarkılar + Sözleri komik + Dinlendirici + Can sıkıntısına birebir
4- Razorlight, Prodigy, Kaiser Chiefs: Üçü de RocknCoketaydı + Üçü de çok enerjik + Razorlight benim için daha çok öne çıkıyor solistinden dolayı, neyse:) + Kaliteli müzik + Her zaman bekleriz.
5- Harry Potter: Evet kendisini karakter olarak çok sevmedim ama kitaplarını okumamı engelleyen tek şey gözlerimin aşırı ağrısıydı. Off gençlik ya.. Serideki 6.kitaptı sanıyorum, o kitabın çıkmasını nasıl beklediğimizi ve almak için dersaneden koşuşumuzu hatırlarım. (evet, o günden sonra test kitaplarım üç gün özledi beni:)) )
6- Arctic Monkeys : Onların ilk iki albümü + Bi de yeni albümleri (thanks to JD:)) + bi de aksanları
7- İngiliz aksanı: Bu yukardakilerin hepsinin belki de altındaki neden şu caaanım İngiliz aksanı:) can't i kaaant diye okumalarını bile sevsinler:) hatta asıl onu sevsinler:)
-ingiliz hayranlığı : anglomania:) evet anglomaniacım :)
14.08.2009
yeni arayüz, olmuş mu?
* yeni arayüze geçtim..hani hayat çok tekdüze olunca biraz değişiklik isteyince depresyona girince fln saçlarını değiştirsin ya, bu da öyle oldu sanırsam..daha çok değişir:)ee ne yapayım. sizin de hayatınız tüm gün dizi film kitap üçlüsü ve 4 duvar arasında geçerse siz de değişiklik arıyorsunuz:)
3.08.2009
iyi ki doğdun bloog:)

artık herkesin doğumgününü facebooktan hatırlıyor oldum. Hatta Facebook ilk başta sadece o gün olan insanların doğumgününü gösteriyordu ya. Değişen arayüzde değişen şeylerden biri de sadece o gün olan değil birkaç gün sonra olanların da doğumgününü göstermeye başlamıştı ve ben birkaç insanın doğumgününü böyle erkenden kutlamıştım itiraf ediyorum.
Bu blogunda doğumgünü aslında 11 Ağustos ama ben erken kutlamayı seçiyorum. Neden olmasın canım? Aslında fikri kafamda uzun süredir olan blog bir yaz tatili sıkıntısı ile canlanmıştı o gün. Film şeridi gibi bir bakalım mı?
- İlk yazım sadece bir satırdan oluşuyor ve sadece 9 kelime. (9 sayısının hayatımda yeri çok, herkesin uğurlu bir sayısı olur ya, benim de 9- ona bir yazımda değineyim bari:) )
- İlk başlarda sadece ben bakıyordum. İkinci üçüncü yazımdan sonra kardeşime ve liseden bir arkadaşıma bahsettim blogumdan.
- Google Analytics'i oluşturdum. Google Analytics sayesinde nereden, hangi gün kaç tık almış bu site fln hepsini görebiliyorsunuz. Benim de gördüğüm birkaç Adana tıklaması ve random olarak kendini bu sitede bulanlar oldu.
- Sonra gelen ziyaretçiyi umursamamaya ve bu yazıları bir günlük halinde kendim için yazmaya karar verdim. Fena da olmadı. Yolda giderken bile bir yazı aklıma geliyordu o zaman. Saçma da olsa yazayım diyordum. Sonra yazmayı da unutuyordum ama bir blogum olduğunu bilmek ve aklımdakileri bir yere aktarabileceğimi bilmek büyük mutluluktu.
- İzlediğim filmler, dinlediğim müzikler, sevdiğim şeylerin bir kısmını buraya döktüm. Tekrar bakınca hoş oluyor benim için.
- Okul başlayınca biraz boşlamışım ama hiçbir ayı da boş geçmemişim. Hep bir şeyler olmuş burda. Toplam 46 yazı varmış şimdiye kadar. Aslında çok az. Blog açıp sonradan unutan çoğunluktan biri olmak üzereyim. Aman tanrım!
- Sonra bizim arkadaşlardan da blog açanlar oldu. Hatta izleyicilerim de var, benim izlediğim de. Karşılıklı şakalaştık, yorumlar yazdık, birbirimizin yazılarını takip ettik, yazı fikirleri verdik birbirimize, blog bizim için bir nevi sosyalleşme ortamı oldu. ( Yaş 80 yannız:) )
- Taslak oluşturup yazmadıklarım da oldu. Öylesine bir anda açıp yazdıklarım da. Aslında tüm yazılarım öyle. Plansız direk yazıyorum, sonra açıp bir de imla hatalarıyla uğraşıyorum. ("çok uğraşmışsın belli" dediğinizi duyar gibiyim)
- Kenarlarına koyulacaklarla uğraştım. Eklemeler çıkarmalar, kimler izliyor, kimlerin bloguna bakıyorum, Şekspir amca ne güzel sözler söylemiş ve etiketler bölümünden sonra bir de AdSense koydum. Merak ettiğimden nasıl çalıştığını.
Bööööyle bir sene geçmiş:) Daha nice senelere, iyi ki varsın blog:)
Not: Bu yazım için resim araması yaparken wikipediada ilginç bir şey gördüm paylaşayım: "Yaşgünü paradoksu" diye bir şey varmış. Buna göre 23 kişilik bir grupta aynı gün doğumgünü olan insanların olma olasılığı %50yken, 57 kişilik bir grupta bu olasılık %99a ve doğal olarak da 366 kişilik bir grupta da - artık yılları saymazsak- %100 oluyor bu olasılık.
Doğal olarak milyonlarca blog arasında benim blogumla aynı gün doğan bloglara da gelsin bu yazı o zaman:) Birilerinin birileriyle bir şeyler paylaşmasını sağladığınız için teşekkürler:) ay çok tatlısınız:)
31.07.2009
dikkat dikkat
hazırlık yılımızdaki össden çıkmış ve sadece gezmeye, yemeye ve içmeye harcadığımız beyinlerimize ilaç gibi gelmişti Manga. O upuzun şarkı sözlerini nasıl iştahla ezberledik. En hızlı kısımları söyleyebilmek de herkesin harcı değil.(öhöm öhöm)Ama insan unutuyor, yaşlanıyor, eskisi gibi hadi hemen açalım da ezberleyelim yapamıyoruz eskisi gibi malum çok yaşlandık azizim. Gençlere bıraktık bu işleri.
Hakikaten de öyle ama.. Bu yaşıma geldim,ilk defa RocknCoke'a gittim. Orası ayrı bir konu ama asıl olay şu ufacık çocuklar Manga çıktığında ezbere söylediler, özendim ben de:) Manga eski Manga değil artık. Öyle "bir kadın çizeceksin"li isyankar ergen şarkıları pek yok. "Dünyanın sonuna doğmuşum" şarkısını daha sözlerini anlamadan bile çok sevmiştim ki nakarat kısmını bile doğru dürüst bilmiyormuşum valla. Onlar sahneye çıktığında yandaki ekrandan yanlışlarımı düzeltip bu şarkının tamamını öğrenmeye karar verdim. İyi ki de öyle olmuş, paylaşayım, beraber bakalım, öğrenelim, içimiz acısın. Çünkü sözleri gerçekten de o kadar güzel ki ve bu şarkı kendisini dinleyen ama şarkıyı ezbere bilse de isyankar isyankar söylese de hala aynı şeyi yapmaya devam eden bize hitap ediyor:
"Naber bak, bende dert yok tasa yok
Mutluyum artık bir beynim yok
Dikmişim ekrana gözlerimi
Başka da bir ihtiyacım yok
----evet bu ben ve siz oluyorsunuz şu anda, bütün gün bilgisayar karşısında..ne iş ne güç benden iyisi yok valla:)
Kişisel neyim kaldı ki bir iletim olsun
Tıklana tıklana her şeyim ortada
Atın ölümü arpadan olsun
Her yiğit gibi benimki de meydanda
----ah facebook ah, şair ne demiş: "hayatta hiçbirşeyden çekmedim bu facebooktan çektiğim kadar"
Tıklama konusu ayrı bir dava
Mahkemelerde görülüyor hala
Namusu bacak arasında ararım
Dişi sinek bile görsem laf atarım
Çakma makma, üçe beşe bakmam
Önüm, arkam, sağım solum markam
Bana pastamı verin, ekmeğe gerek yok
Ben tüketmeden var olamam
Ayna, ayna hadi söyle benden daha gamsızı var mı?
Ayna, ayna hadi söyle benden daha arsızı var mı?
Dünyanın sonuna doğmuşum
Ya da ölmüşüm de haberim yok
İyi bilirdik derler elbet ardımdan
Bundan büyük bir yalan yok
Yok , bundan büyük yalan yok
----evet valla küresel ısınma desen bizde, biyolojik silah desen bizde, savaş desen bizde, robotlar dünyayı ele geçircek stresi desen o da bizde.ah 50 yıl önce doğsaydım of of..
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın
Dedikodu yapar, keyfime bakarım
Ağzımda sakız, elimde çanta
Fink atarım kaldırımlarda
Bağlanmaya sonuna kadar karşıyım
Ama dizilerimden beni ayırmayın
Değişir dünyam bir tuşla uzaktan
Elimdeki kumandam hayatıma kumandan
----lost, fringe, how i met your mother, gossip girl, futurama dahasını saymicam çok oldu
Yeni bir kart verdi bugün bankam
Puanlarım artık en büyük kankam
Olmasa da cebimde beş kuruş para
Cebimdeki telefon on numara
----gururla söylüyorum kredi kartım da yok, telefonum da en dandikinden:)
“Bak kızım, yedi kocalı hürmüz gibi dolan
Ama ailemizin kızı gibi davran,
Seni alacak biri de bulunur elbet
En kolay parayı hep sen kazan”
----yine üstüme alınmıyoruuum:)
Ayna, ayna hadi söyle benden daha gamsızı var mı?
Ayna, ayna hadi söyle benden daha arsızı var mı?
Dünyanın sonuna doğmuşum
Ya da ölmüşüm de haberim yok
İyi bilirdik derler elbet ardımdan
Bundan büyük bir yalan yok
Yok , bundan büyük yalan yok
Sıkıldım çok, her dakika düşünmekten üzülmekten
Artık yok, kalmadı gücüm düşmekten yenilmekten
Pişmanım erken vazgeçmekten kendimden
Bu alem geçmiş kendinden
Ne gelir elden?"
----boşver manga düşün düşün bir yere gitmiyor herkes bildiğini yapıyor, değişmedi değişmez de:((
not: sosyal mesaj kasmak:)
Hakikaten de öyle ama.. Bu yaşıma geldim,ilk defa RocknCoke'a gittim. Orası ayrı bir konu ama asıl olay şu ufacık çocuklar Manga çıktığında ezbere söylediler, özendim ben de:) Manga eski Manga değil artık. Öyle "bir kadın çizeceksin"li isyankar ergen şarkıları pek yok. "Dünyanın sonuna doğmuşum" şarkısını daha sözlerini anlamadan bile çok sevmiştim ki nakarat kısmını bile doğru dürüst bilmiyormuşum valla. Onlar sahneye çıktığında yandaki ekrandan yanlışlarımı düzeltip bu şarkının tamamını öğrenmeye karar verdim. İyi ki de öyle olmuş, paylaşayım, beraber bakalım, öğrenelim, içimiz acısın. Çünkü sözleri gerçekten de o kadar güzel ki ve bu şarkı kendisini dinleyen ama şarkıyı ezbere bilse de isyankar isyankar söylese de hala aynı şeyi yapmaya devam eden bize hitap ediyor:
"Naber bak, bende dert yok tasa yok
Mutluyum artık bir beynim yok
Dikmişim ekrana gözlerimi
Başka da bir ihtiyacım yok
----evet bu ben ve siz oluyorsunuz şu anda, bütün gün bilgisayar karşısında..ne iş ne güç benden iyisi yok valla:)
Kişisel neyim kaldı ki bir iletim olsun
Tıklana tıklana her şeyim ortada
Atın ölümü arpadan olsun
Her yiğit gibi benimki de meydanda
----ah facebook ah, şair ne demiş: "hayatta hiçbirşeyden çekmedim bu facebooktan çektiğim kadar"
Tıklama konusu ayrı bir dava
Mahkemelerde görülüyor hala
Namusu bacak arasında ararım
Dişi sinek bile görsem laf atarım
Çakma makma, üçe beşe bakmam
Önüm, arkam, sağım solum markam
Bana pastamı verin, ekmeğe gerek yok
Ben tüketmeden var olamam
Ayna, ayna hadi söyle benden daha gamsızı var mı?
Ayna, ayna hadi söyle benden daha arsızı var mı?
Dünyanın sonuna doğmuşum
Ya da ölmüşüm de haberim yok
İyi bilirdik derler elbet ardımdan
Bundan büyük bir yalan yok
Yok , bundan büyük yalan yok
----evet valla küresel ısınma desen bizde, biyolojik silah desen bizde, savaş desen bizde, robotlar dünyayı ele geçircek stresi desen o da bizde.ah 50 yıl önce doğsaydım of of..
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın
Dedikodu yapar, keyfime bakarım
Ağzımda sakız, elimde çanta
Fink atarım kaldırımlarda
Bağlanmaya sonuna kadar karşıyım
Ama dizilerimden beni ayırmayın
Değişir dünyam bir tuşla uzaktan
Elimdeki kumandam hayatıma kumandan
----lost, fringe, how i met your mother, gossip girl, futurama dahasını saymicam çok oldu
Yeni bir kart verdi bugün bankam
Puanlarım artık en büyük kankam
Olmasa da cebimde beş kuruş para
Cebimdeki telefon on numara
----gururla söylüyorum kredi kartım da yok, telefonum da en dandikinden:)
“Bak kızım, yedi kocalı hürmüz gibi dolan
Ama ailemizin kızı gibi davran,
Seni alacak biri de bulunur elbet
En kolay parayı hep sen kazan”
----yine üstüme alınmıyoruuum:)
Ayna, ayna hadi söyle benden daha gamsızı var mı?
Ayna, ayna hadi söyle benden daha arsızı var mı?
Dünyanın sonuna doğmuşum
Ya da ölmüşüm de haberim yok
İyi bilirdik derler elbet ardımdan
Bundan büyük bir yalan yok
Yok , bundan büyük yalan yok
Sıkıldım çok, her dakika düşünmekten üzülmekten
Artık yok, kalmadı gücüm düşmekten yenilmekten
Pişmanım erken vazgeçmekten kendimden
Bu alem geçmiş kendinden
Ne gelir elden?"
----boşver manga düşün düşün bir yere gitmiyor herkes bildiğini yapıyor, değişmedi değişmez de:((
not: sosyal mesaj kasmak:)
27.06.2009
......
michael jackson'ı kaybettik..beyazların hakim olduğu dünyada belki hastalığıyla belki de kendi isteğiyle doğduğu renkten uzaklaştı ve genç sayılabilecek bir yaşta ayrıldı aramızdan.
benim neslimdeki insanların küçüklüğüne dair anılardan birisiydi. tam da biraz büyüdük deyip küçüklüğümüze dair anıları özlemle andığımız bir dönemde(ki kendisini çokça da konuştuk bu aralar) böyle gitmesi:(( çok şey yazılabilir hakkında, o kadar büyük bir hayranı değildim ama hayatı hakkında dünden beri okuduklarım onun için üzülmeme sebep oldu. hayatının büyük bir kısmını hayranlarına, şarkılarına ve sahnede olmaya ayırmasına şaşmamak ve hayran olmamak elde değil.. hala inanası gelmiyor insanın..
yaşlanıyoruz biz de..dedelerimiz babaannelerimiz sürekli gençlik anılarını anlatırken ufflayıp puflarken biz de onlara benzedik:) mirkelamın hatıralar şarkısını hatırladım bak şimdi:
"Geçip giden zamanları
Bir yerlerde bulsam
Sonra üzülsem
Üzüldüğüme üzülsem..."
benim neslimdeki insanların küçüklüğüne dair anılardan birisiydi. tam da biraz büyüdük deyip küçüklüğümüze dair anıları özlemle andığımız bir dönemde(ki kendisini çokça da konuştuk bu aralar) böyle gitmesi:(( çok şey yazılabilir hakkında, o kadar büyük bir hayranı değildim ama hayatı hakkında dünden beri okuduklarım onun için üzülmeme sebep oldu. hayatının büyük bir kısmını hayranlarına, şarkılarına ve sahnede olmaya ayırmasına şaşmamak ve hayran olmamak elde değil.. hala inanası gelmiyor insanın..
yaşlanıyoruz biz de..dedelerimiz babaannelerimiz sürekli gençlik anılarını anlatırken ufflayıp puflarken biz de onlara benzedik:) mirkelamın hatıralar şarkısını hatırladım bak şimdi:
"Geçip giden zamanları
Bir yerlerde bulsam
Sonra üzülsem
Üzüldüğüme üzülsem..."
23.06.2009
çok pis dalarım:))
Beş yıldır şu okulda yaptığım en güzel şeylerden biri de dalışa başlamaktı. Artık bir bir yıldızım, hem de bröve için gereken 5 dalış sınırını çoooktaan geçtim. Bodrum'da, Datça'da ve son olarak Kaş'ta daldım ve 15 dalış yapmışım bile. Girmeden önce klasik bakkal matematiği ile "Hımm, bir kat 3 metreyse biz toplamda 6 katlı bir apartman derinliğine mi dalacağız, off çokmuş yaa:((" derken Kaş'ta 25 metreyi zorladım yahu:)Zorlama kısmı da şöyle oluyor, halk ağzıyla vurgun gibi riskli olaylara girmemek için baştan dalışı planlıyorsun, 24 metreden aşağıya inmeyelim diye ama ben bi baktım dalış arkadaşlarım yukarda kalmış:)) Neyse bişii olmass:)
Gezilerden ve tüm gün teknede olmaktan güzel bir şey var mı? Tabii ki de var, dalışın o 20 bilemedin en fazla 25 dakika süren o güzelliği... Mesela Kanyon diye bir yerde daldık:

Bu benim fotoğrafım değil maalesef ama o gördüğünüz dalıcılar 20 metrede duruyorlar şu anda ve yukarıdan 5 metreden 20 metreye o iki duvarın arasından süzülerek geldiler, yani biz öyle yaptık, kendimizi boşluğa ve maviye bıraktık ve uçtuk:))
Bunun dışında kocaman kocaman bir sürü balık gördük, kaplumbağa gördük(kendisi 1 metre çapındaydı sanırsam:)). Dalmayan insana o kaplumbağayı gördüğümüzde nasıl çığlık ata ata oraya koştuğumuzu ve heyecanlandığımızı anlatmak zor:) Ki her gördüğüm ufak balıkla mutlu olan bir insan olarak kaplumbağayı görünce ne kadar mutlu olduğumu anlatmam burada biraz zor.
Konuştuğum herkese de defalarca söylediğim gibi dalışı herkesin denemesi lazım, korkacak hiçççbişesi yok gerçekten, korkacak tek noktası var insanın sürekli sürekli dalası geliyor her gün..Nev'i bilirsiniz, iyi çocuktur, kendisinin de dalma maceraları var hatta çoook da güzel "Mavi" diye bir şarkısı var bunun üstüne. Hemen alıntılayalım:
"Alışamadım bir türlü sığlara
Benim yolum derinlere derinler mavidir
Hasret şarkıları çalınır söylenir gönlümde
O yüzden dalar dalar giderim uçsuz mavilere..."
Bırakın beni:) çok pis dalarım:))
Gezilerden ve tüm gün teknede olmaktan güzel bir şey var mı? Tabii ki de var, dalışın o 20 bilemedin en fazla 25 dakika süren o güzelliği... Mesela Kanyon diye bir yerde daldık:

Bu benim fotoğrafım değil maalesef ama o gördüğünüz dalıcılar 20 metrede duruyorlar şu anda ve yukarıdan 5 metreden 20 metreye o iki duvarın arasından süzülerek geldiler, yani biz öyle yaptık, kendimizi boşluğa ve maviye bıraktık ve uçtuk:))
Bunun dışında kocaman kocaman bir sürü balık gördük, kaplumbağa gördük(kendisi 1 metre çapındaydı sanırsam:)). Dalmayan insana o kaplumbağayı gördüğümüzde nasıl çığlık ata ata oraya koştuğumuzu ve heyecanlandığımızı anlatmak zor:) Ki her gördüğüm ufak balıkla mutlu olan bir insan olarak kaplumbağayı görünce ne kadar mutlu olduğumu anlatmam burada biraz zor.
Konuştuğum herkese de defalarca söylediğim gibi dalışı herkesin denemesi lazım, korkacak hiçççbişesi yok gerçekten, korkacak tek noktası var insanın sürekli sürekli dalası geliyor her gün..Nev'i bilirsiniz, iyi çocuktur, kendisinin de dalma maceraları var hatta çoook da güzel "Mavi" diye bir şarkısı var bunun üstüne. Hemen alıntılayalım:
"Alışamadım bir türlü sığlara
Benim yolum derinlere derinler mavidir
Hasret şarkıları çalınır söylenir gönlümde
O yüzden dalar dalar giderim uçsuz mavilere..."
Bırakın beni:) çok pis dalarım:))
2.06.2009
bite me:)

off bunu buraya yazmak istemiyordum ama artık dayanamicam bu yaşımda tekrar ergen triplerindeyim bu Twilight(Alacakaranlık) serisinin bir hastasıyım ben de. Bir önceki yazımda Twilighttaki Robert Pattinson'a olan hayranlığım hakkında küçük ipuçları versem de kendileri ayrı bir yazıyı hak ediyor bence.
Yakışıklı, zeki, karizmatik ve sesi de kendisinden de çok güzel olan Edward Cullen ve loser, klasik ergenler arasında kendini yalnız hisseden Bella Swan arasındaki fırtınalı aşkı anlatan bir seri Twilight. Fırtınası şurdan kaynaklanıyor: Edward bir vampir ama durun durun korkmayın. Kendisi vejeteryan:) İnsan kanı içmiyor. O ve ailesi Cullenlar normal insanlarla mutlu mesut arkadaşça kardeşçe yaşarken Bella'nın-Edward'ın 100 yıllık vampir hayatında beklediği insanın- gelmesiyle her şey altüst olur ve olaylar gelişiir.. diyelim de fazla anlatmayalım spoilera giriyor:)
Kitaplar sırasıyla: Alacakaranlık, Yeniay, Tutulma ve Şafak Vakti. Böyle ilginç bir karanlık, ay gibi şeyler olur da kurtadamlar olmaz mı:) Tabii ki de var. Bir tane ufaklık Jacob var Bella'nın peşinde. Kendisini görmeden sevmedim yahu o kadar:) Bu serinin sadece ilk kitabının filmi var şu anda: Twilight(2008). (Bu stili de torrent sitelerinden kaptım, orada da hep böyle film ve yanına da gösterim yılı yazıyor:) )
Filmde Edward'ı Harry Potter serilerinin Cedric Diggory'si Robert Pattinson, Bella Swan'ı da Kristen Stewart oynuyor. Kristen bana pek tanıdık gelmedi, zaten asıl ilgi alanım Robert olunca Kristen'a bakmadım pek, itiraf ediyorum. Yukarıdaki Vanity Fair çekimlerinden olan bir fotoğraf( Bu fotoğrafı buraya koymama izin verdikleri için Vanity Fair ailesine sonsuz şükranlarımı sunarım.:P.) var. Bu fotoğrafta da görüldüğü gibi inanılmaz uyumlu bir çift ki milyonlarca hayranları var zaten. İkinci filmin çekimleri izdiham şeklinde geçiyormuş İtalya'da. ( Ayy yine spoiler oldu, kitabın bir yerinde bir İtalya olayları var, vampirler olunca tarihi bir şeyler de işin içinde olacak elbette)
Bir de MTV Movie Awards 2009'da "best kiss"i almışlar, kutlu olsun:)
O zaman yazımızı filmden küçük bir alıntıyla bitirelim, okuyucularımızın affına sığınarak orijinal dilinde yayınlıyoruz:
"Edward: And so the lion fell in love with the lamb.
Bella : What a stupid lamb.
Edward: What a sick, masochistic lion. "
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)